Güzel Sözler
Mobil uygulaması yayında
Ücretsiz

Yusuf Atılgan Sözleri

Sayfa İçeriği: Yusuf Atılgan Sözleri, Yusuf Atılgan Sözleri Kısa, Yusuf Atılgan Özlü Sözleri, Yusuf Atılgan Aşk Sözleri, Yusuf Atılgan Güzel Sözleri, Yusuf Atılgan Sözleri Twitter, Yusuf Atılgan Sözleri Facebook

1900'lü yıllarda yaşamış olan İstanbul Üniversitesi'nin Edebiyat bölümünde okumuş olan ünlü yazar Yusuf Atılgan Sözlerini derledik. Hoşunuza giden Etkileyici Yusuf Atılgan Sözlerini sosyal mecralarınızdan paylaşabilirsiniz.

Yusuf Atılgan Sözleri

Editörün Seçimi: Bu kadar rahatlık beni korkutuyor. Hiç olmazsa birkaç gün sürecek bir hastalığa tutulsam. (Yusuf Atılgan)


"Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı."


Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım.


“Bir gün sana dünyada katlanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.”


Bugünkü, benim son aldanışım olmayacak. İnsanlara güveniyorum


Acaba en çok hangimiz sarsıldık? Ev mi, yoksa kafasındaki ‘ben’ mi?


Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı. / Yusuf Atılgan


Acelem yok benim, biliyorsun. Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.


İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri ama olamadıkları ''kişi''yi anlatırlar .


Bir gün sana dünyada katlanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.”


Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı...


''Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak.''


Bir cümle üstünde saatlerce durmak var..


— Neden bu kadar kötümsersin?
— Sen neden değilsin? Çevrene bakmıyor musun?..


Ağaç dalındaki, gövdeden ayrılma eğilimini fark ettin mi bilmem? Hep öteye öteye uzar. Gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından bir kaçıştır bu. Özgürlüğe susamışlıktır.


Üzgünüm. Haydi uzat ellerini, somurttuğum zamanlar yaptığın gibi, yanaklarımı tutup ger de güleyim.


- Nereye gidiyoruz biliyor musun ?
+ Hayır.
- Seni ilk gördüğüm yere.


Yatsam, hiç kalkmasam! Kalkıp düşmanlıklarla dolu bir güne başlamakta ne var?


Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor.Ama yapışıp kalıyor ona, onsuz olamıyor. (Sustu,bir sigara yaktı.) Bakın, şimdi adımdan daha önemli bir şey biliyorsunuz: sigara içtiğimi.


İnsanlar yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. olmak istedikleri, olamadıkları "kişi"yi anlatırlar.


"Işığı yak" yerine "ışığı uyar" derdi babası.


“Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için: Ölüm.”


“Bir cümle üstünde saatlerce durmak vardı: Kafasına yürüyenlerden birini seçmenin sorumluluğu vardı. Kelimelerin yetersizliğini öğreniyordu. Bazı günler sigara içtiğini küllüğün doluşundan anlardı.”


"Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar...


"Yatsam, hiç kalkmasam! Kalkıp düşmanlıklarla dolu bir güne başlamakta ne var?"


"Her deliğe uyan anahtar: Para"


...sonuna dek gitmekten korkar mıydı, korkmamış, olanakların sonuncusuna varınca kendini asmasaydı...


Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak.


“İnsanlar haksızken daha çok bağırırlar.”


Yapmayı unuttuğu bir şey mi anımsadı birden? Ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstü yaşam armağanını korumak, her şeye karşın sağ kalmak, direnmek olduğunu mu anladı giderayak? Yoksa bilinçsiz canlı etin ölüme kendiliğinden bir tepkisi miydi bu?


Kafasından geçene güldü. Duraktakiler dönüp baktılar. Ne adamlar be. Güldüysem güldüm, size ne? Duramadı orda, yürüdü. Eve gitmeyecek. İçindeki sinemadan çıkmış kişiyi öldürdüler. Sağ kalan sıkıntılı, kızgın. Hep ölçülü biçimli mi davranmak gerek? Kim demiş?


Insanların kaçınılmaz iki yüzlülüğü görüyordum. Bir gazozluk dostlar herkes tren yolculuğundaki süreksiz tanışıkla yetinir gibiydi. Çok para lafları hoşlanmıyordum


Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak.


Bir yerleri olması kötüydü. Sonra insan kendinin değil, o yerin isteğine uygun yaşamaya başlardı.


Bir yazarın dediği gibi ‘Kadınsız hikaye tuzsuz aşa benzer.’


Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi.


Bütün yazdıklarını acele etmeden, küçük küçük yırttı. Bu da bitmişti.


Dünyada gereğinden çok kadın vardı.


İçinizde boşluk yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?


Hey gidi öfke , sen insan aklına daha saçma düşünceler bile getirebilirsin.


Anayurt otelini, yazarken tavanda bir fare tıkırtı yapıp duruyordu, ben de romana bir kedi soktum. / Yusuf Atılgan


Birden kendi kapısını kapamadığı aklına geldi. Hırsız girse bile kitapları çalmazdı. Ötekiler umurunda da değildi. / Yusuf Atılgan


Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır.


“İşte yirminci yüzyıl bu! Asfalta kusmak!” Meslek sahibi olmamanın ayıplandığı, sevilmeyen işlerin yapıldığı, dilenciliğin bile bir meslek gibi aynı gün ve saatte yapıldığı bir yüzyıldır yirminci yüzyıl.


Yoksa yalnız onunla uğraşmaktan, başını ağrıtmaktan hoşlanan alaycı, korkunç, gizli bir varlığın oyuncağı mıydı? Kesin olarak bilemediği bir şeylere kızıyordu. İçinden sövdü.


Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?


Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?


...Güldüysem güldüm, size ne?


Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için: Ölüm.


Kızlarda sinir buhranları başladı mı evlendirmeli.


Onu seviyorum, ama üzgünüm de.


İstemeden kirleniyor insan.


Bir sabah Nebile gittikten sonra ayak izlerinden birini kokladı uzun uzun ve aynı gece düşünde onunla sevişti.


"Eve gelirken on paket sigarayla bir deste kibrit aldı. Odasının ışığını yaktı..."


“Ben toplumdaki değerlerin iki yüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü gördüğümden beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum..."


"C., sırtında kabuğu gibi taşıdığı ceketiyle şimdinin mekanlarında yürür. Geçmiş, ceketinin ceplerindedir..."


Sus, onları da bilirim. Çalamadıkları, kolayını bilmedikleri için terlerler.


Yoksa her şey benim olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyor?


Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz