Güzel Sözler
Mobil uygulaması yayında
Ücretsiz

Virginia Woolf Sözleri

Sayfa İçeriği: Virginia Woolf Sözleri, Virginia Woolf Sözleri Resimli, Virginia Woolf Sözleri Onedio, Virginia Woolf Sözleri 2019, Özlü Virginia Woolf Sözleri, Kısa Virginia Woolf Sözleri, Virginia Woolf Sözleri Güzel

1900'lü yılların ünlü yazarlarından bir tanesi olan İngiltere doğumlu Virginia Woolf Sözleri sitemizde yer almaktadır. Twitter, İnstagram ve Facebook hesaplarınızdan Özlü Virginia Woolf Sözlerini paylaşabilirsiniz.

Virginia Woolf Sözleri

Editörün Seçimi: Dünya bir bütün, ben dışındayım. (Viginia Woolf)


İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de bir sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı.


... İnsanın kendi türünden olanlarla dostluğu, bir aradalığı nasıl da hayranlık uyandırıcı...


Geçmişe yönelik bir keder, şimdiye duyulan kaygı o sesi frenliyor.


Melankoli, bir kış gecesindeki seslerdi.


Kadınları korumaktan vazgeçmeniz lazım, onları farklı işler ve farklı uğraşlarla baş başa bırakın; izin verin ki asker olsunlar, denizci olsunlar, otomobil sürsünler, liman işçisi olsunlar... "Kadınlık korunmaya muhtaç bir varoluş olmaktan çıkınca her şey olabilir."


İnsanın kendinden başka hiç kimse olmasına gerek yoktu.


"En iyi yetiştirilmiş kadınlar zihinleri en uygar olanlardır."


'' Eğer göz kamaştırıcı, engelsiz bir zihin varsa, diye düşündüm, yeniden kitap rafına dönerek, o da Shakespeare'in zihnidir. "


İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne bir sürgü ne de kapatabileceğiniz bir kapı.


Sanki sadece o görsün diye güzel bir gül açmıştı...


Dünya kırbacını kaldırmıştı; nereye indirecekti acaba?


''İnsanlar olgunlaştıkça "taraflara" inanmayı bırakırlar. ''


Annem beyaz çoraplar örüyor hala, önlükler dikiyor; ben çocuğum daha; ama seviyorum, nefret ediyorum.


Eğer bir kitabın telkin gücü yoksa zihnimizin yüzeyine ne kadar sert çarparsa çarpsın içine nüfuz edemez.


“Ben içeri girince herkesin bana beğenerek bakmasını istemiyorum. Vermek istiyorum, bana verilmesini istiyorum, uğrunda neyim varsa neyim yoksa ortaya dökeceğim yalnızlığı istiyorum.”


Goethe kadınlara hayrandı; Mussolini onlardan nefret ediyor.


Herkes, dünyanın en savruk insanı bile, aşk kendisine dokunur dokunmaz şair oluverir.


Doğru olanı yapmasını, dünyanın ne dediğini umursamamasını öğren


Ücretsiz olduğu takdirde saçmalık olarak görülen bir sey ,işin içine para girdiğinde birden saygınlık kazanır.


Kadınlar bütün bu yüzyıllar boyunca erkeği olduğundan iki misli büyük göstermek gibi tılsımlı ve tadına doyum olmayan bir güce sahip olan aynalar görevi görmüşlerdir.


Hayata neyle başlarsan başla, sonunda gurur ve aptallık kalıyor elinde! Oysa neler istemiştik hayattan!


Yürekle kıyaslayınca, beynin ne önemi var ki?


İnsanlar olgunlaştıkça "taraflara" inanmayı bırakırlar.


Neden hayat böyle trajik, neden böylesine bir uçurumun üzerindeki daracık bir kaldırım gibi? Aşağı bakıyorum, başım dönüyor. Sonuna kadar nasıl yürüyeceğim, bilemiyorum.


Bir kız, bir oğlandan daha yalnızdır. Ne yaptığı kimsenin şu kadarcık umurunda değildir. Ondan hiçbir şey beklenmez. Çok güzel değilseniz kimse söylediklerinizi dinlemez...


“Sevdiğiniz biri hiç olmadı mı?”


Kadınlarla nasıl anlaşacağını bilmiyorsun, dünyanın yarısının kadınlardan oluştuğu düşünülünce bu büyük bir kusur


“Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..”


Ölmek istemiyordu. Hayat güzeldi. Güneş ısıtıyordu. Ama ya insanlar?


“ Hangisi gerçekti, hangisi düş ? “


Ben içeri girince herkesin bana beğenerek bakmasını istemiyorum. Vermek istiyorum, bana verilmesini istiyorum, uğrunda neyim varsa neyim yoksa ortaya dökeceğim yalnızlığı istiyorum.


Nasıl acılı bir şey hatırlanmak, yatıştırılmak, insanın kişiliğindeki saflığın bozulması, karıştırılması, öbürünün parçası olması.


Yalan söyleyen dilleri, seğiren yüzleriyle bu adamlar, kadınlar arasında aşağı yukarı yuvarlanmaya tutsağım, dalgalı denizde bir mantar gibi. Yaban otlarından bir şerit gibi her kapı açılışında ötelere savruluyorum. Süpüren ve kayaların en son kıyılarını aklıkla dolduran köpüğüm ben, ben burada, bu odadaki kızım da.


Böyle yan yana birlikte oturduğumuzda, birbirimizde eriyoruz tümcelerle. Sisle çevriliyoruz. Hayali bir ülke yaratıyoruz.


Bütün mayısı ve haziranı koparttım ve temmuzun yirmi gününü. Koparttım onları, buruşturup yumak yaptım, içinde bıraktıkları ağırlıktan başka hiçbir şey kalmadı onlardan. Büzülmüş kanatlarıyla uçamayan pervaneler gibi topal günlerdi onlar.


Bu beceriksiz, ölçüleri uygunsuz bedenin içinde alev alev durayım, onun ilgisizlik ve küçümseme mızraklarına hedef olayım diye, gerisingeri buraya sürüldüm ben; kırlangıcın kanatlarını batırdığı yerde, yeryüzünün öteki yakasında mermer sütunları, havuzları özleyen ben.


Aşk, demiş şair, kadının tüm varlığıdır.


Bir yazarla çağın ruhu arasındaki alışveriş son derece nazik bir konudur ve yazarın eserlerinin yazgısı bütünüyle bu ikisi arasında iyi bir anlaşmaya bağlıdır.


Zihnin en büyük olduğu yerde Yürek, Duyular, Yüce gönüllülük, Merhamet, Hoşgörü, Sevecenlik ve başka şeylere soluk alacak yer kalmaz.


Belli, herkes bir şeye inanmak zorundadır ve Orlando, daha önce de söylediğimiz gibi bilinen Tanrı’lara inanmadığından imanını büyük adamlara yöneltiyordu.


Gürültüden sonra sessizliğin daha yoğun olduğu hala bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Ancak insana ilanı aşk edildikten sonra yalnızlığın daha bir belli olduğuna pek çok kadın tanıklık edecektir.


Saç, kurabiye, tütün; bizler nasıl da ıvır zıvırdan oluşmuşuz.


Değişim sonsuzdu ve değişim belki hiç durmayacaktı. Düşüncenin yüksek burçları, kaya gibi sağlam görünen alışkanlıklar bir başka usun bir dokunuşuyla gölgeler gibi yıkılıveriyorlar ve artlarında çıplak bir gökkubbeyle içinde kırpışan yepyeni yıldızlar bırakıyorlardı.


Keşke insanlar düşündükleri şeyleri dosdoğru söyleselerdi. Ne çok can sıkıntısından kurtulurlardı.


Para kazanın. Kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın.


"Büyük şairler kendi acılarında boğulurlar." Bu onların şarkısının yüküdür.


Kendi güçsüzlüklerim baskı yapıyor bana.


"Ne hoş bir güzelliği vardır;
Hafif adımlarla,
dünyadan gülümseyerek geçenlerin.
Kimseye bir kötülüğü
dokunmadan yaşayanların.
Onurlu bir yaşamı seçenlerin..."


Ölmek istemiyordu. Hayat güzeldi. Güneş ısıtıyordu. Ama ya insanlar?


Her şey yalan burada; her şey yapmacık.


Düşünüyorum da bedenlerimiz çıplak gerçekte. Şöylece kaplanmışız düğmeli bez parçalarıyla ve bu kaldırımların altında kabuklar, kemikler, sessizlik var.


İnsan anlaşılmaz bir toplumla baş başa kalmış gibiydi. Tüm insanlar yatmış uyuyordu - yüzükoyun, sırtüstü ve sessiz.


Ne yazık ki, kendileri için söylenenlere en çok aldıranlar, tam tersine, deha sahibi kadınlar ve erkeklerdir.


Ne kadar çok okumam gereken şey var!


"Ama edebiyat satın alınamaz ki ! Edebiyat herkese aittir! "


Ne kızgın güneşten kork artık
Ne de azgın kışın hışmından.


"Kitabı çok değerli, hayatta oldukça başvuracağımız güvenilir bir şeymiş gibi adeta saygıyla kapatıp rafa geri koyarız."


Goethe kadınlara hayrandı; Mussolini onlardan nefret ediyor. Nereye bakılırsa bakılsın, erkekler her zaman kadınlar hakkında kafa yordular ve onları türlü türlü değerlendirdiler.


Binlerce kitap okuyun ki kelimeleriniz bir nehir gibi aksın.


Hayat, sürekli bir mücadeleydi. Hayat, çok büyük bir güç ve cesaret gerektiriyordu. Belki de hepsinden önemlisi, biz insanlar yanılmaya meyilli varlıklar olduğumuz için, insanın kendisine güveninin olması gerekiyordu. Kendimize güvenimiz noksan olursa beşikte ki ve bebekten farkımız olmaz.


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz