Güzel Sözler
Mobil uygulaması yayında
Ücretsiz

Ursula Le Guin Sözleri

Sayfa İçeriği: Ursula Le Guin Sözleri, Ursula Le Guin Sözleri 2019, Unutulmaz Ursula Le Guin Sözleri, Ursula Le Guin Sözleri Kısa, Güzel Ursula Le Guin Sözleri, Ursula Le Guin Sözleri Facebook

2018 yılında aramızdan ayrılan bilim kurgu ve fantezi dalında önemli eserler vermiş olan Ursula Le Guin Sözlerini hazırladık. Twitter, Facebook gibi hesaplarınızdan Unutulmaz Ursula Le Guin Sözlerini paylaşabilirsiniz.

Ursula Le Guin Sözleri

Editörün Seçimi: Bir hırsız yaratmak için, bir sahip yaratın; suç yaratmak istiyorsanız, yasalar koyun. (Ursula Kroeber Le Guin)


“Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor. Bir sonraki nesil, cahil olduklarını bile bilmeyecek; çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler.”


Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor..
Bir sonraki nesil cahil olduklarını bile bilmeyecek çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler.


Düşünceler baskı altına alarak yok edilemez. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir.


Duyabilmek için, susmak gerekir.


"Bir mum yakan bir gölge yaratır" kozmozda her şey zıttıyla var olur. aydınlığın dahi bir bedeli vardır. her şey gibi yok olmak zorunda olduğumuz dünyada Nietzche'nin de dediği gibi varlık sonsuz bir yaradır.


Bütün duvarlar gibi iki anlamlı iki yüzlüydü. Neyin içeride, neyin dışarıda olduğu, duvarın hangi yanından baktığına bağlıydı.


İlk Bakışta değil , Son bakıştadır aşk. Yani ayrılırken sana nasıl bakıyorsa o kadar sevmiştir seni. / Ursula K. Le Guin


Ölmek, kendini yitirmek ve diğerlerine katılmaktır. O ise kendini kurtarmış, diğerlerini yitirmişti.


“Kıyıya vurmadıkları sürece, balıklar suyun farkında değildirler.”


“Çünkü yaşam bir yanıt değil, bir sorudur; bunun yanıtını sadece siz bulabilirsiniz.”


“Hiçbir şey senin değil. Kullanmak için var. Paylaşmak için var."


Yirmi yaş dolaylarında öyle bir an vardır ki;yaşamın geri kalan kısmı boyunca ya herkes gibi olmayı,ya da farklılıklarını erdeme dönüştürmeyi seçmen gerekir.


"Eğer bir şeyi bütün olarak görebilirsen," dedi, "hep güzelmiş gibi görünür. Gezegenler, yaşamlar... Ama yakından bakıldığında bir dünya yalnızca toz ve kayadan oluşur."


Ged, benim genç şahinim.......
Sen bana gelmedin, ben sana geldim.


Farklı güneşlerin ışıkları farklıdır, ama tek bir karanlık vardır!


Kitaplara değersiz muamelesi yapılmasından tiksiniyorum.


Denizden fırtınalar ve canavarlar gelir, ama kötülük gelmez. Kötülük karadadır. 


"Kıyıya vurmadıkları sürece, balıklar suyun farkında değiller."


"Bütün duvarlar gibi iki anlamlı, iki yüzlüydü. Neyin içerde, neyin dışarda olduğu, duvarın hangi yanından baktığınıza bağlıydı.."


Düşünceler baskı altına alarak yok edilemez. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir. Düşünmeyi reddederek- değişmeyi reddederek. İşte bizim toplumuzun da yaptığı bu!


Yalnızca birbirimiz varız. Birbirine zarar vermekle güç kazanılmaz. Yalnızca zayıflık kazanılabilir.


Yaşamı bütün olarak görmek için tek yapman gereken şey, onu ölümlü olarak görmek. Ben öleceğim, sen öleceksin; başka türlü birbirimizi nasıl sevebilirdik ki? Güneş de bir gün sönecek, başka türlü nasıl parlamaya devam edebilir?


Hiçbir şeyiniz yok. Hiçbir şeye sahip değilsiniz. Hiçbir şey sizin malınız değil. Özgürsünüz. Sahip olduğunuz tek şey ne olduğunuz ve ne verdiğinizdir.


Söz vermenin, hatta belirsiz bir süre için verilen sözlerin geçerliliği, odo’nun düşüncesinin ürünlerine işlemişti; onun değişme özgürlüğünde ısrar etmesi söz veya yemin fikrini geçersizleştiriyor gibi görünse de, aslında sözü anlamlı kılan özgürlüktü. Verilen bir söz, seçilen bir yöndü, kendi kendine seçenekleri kısıtlama anlamına geliyordu. Odo’nun gösterdiği gibi, eğer hiçbir yön seçilmezse, eğer insan hiçbir yere gitmezse, hiçbir değişme olmaz. İnsanın seçme ve değişme özgürlüğü kullanılmamış olur, tıpkı insan hapishane, kendi yaptığı bir hapishanede, içinde hiçbir yolun diğerinden daha iyi olmadığı bir labirentteymiş gibi. Bu yüzden odo söz vermeyi, yemin etmeyi, sadakat fikrini, özgürlüğün karmaşıklığı için temel olarak görmeye başlamıştı.


Sevgi, acının içinden geçme yolarından yalnızca biri, bazen yanılıp ıskalayabilir. Acı hiçbir zaman ıskalamaz.


Yaşamın geri kalan kısmı boyunca ya herkes gibi olmayı, ya da farklılıklarını erdeme dönüştürmeyi seçmen gerekir.


Duymak istiyorsan, sessiz ol. / Ursula K. Le Guin


Buradayım, çünkü bende vaadi, iki yüz yıl önce bu kentte ettiğimiz vaadi - yerine getirilen vaadi görüyorsunuz. Vaadi yerine getirdik biz, anarres'te. Özgürlüğümüz dışında hiçbir şeyimiz yok. Size kendi özgürlüğünüzden başka verecek bir şeyimiz yok. Bireyler arasında karşılıklı yardımlaşma dışında hiçbir yasamız yok. Hükümetimiz yok, yalnızca özgür birlik ilkemiz var. Devletlerimiz, uluslarımız, başkanlarımız, başbakanlarımız, şeflerimiz, generallerimiz, patronlarımız, bankerlerimiz, mülk sahiplerimiz, ücretlerimiz, sadakalarımız, polislerimiz, askerlerimiz, savaşlarımız yok. Başka da pek fazla şeyimiz var sayılmaz. Biz paylaşırız, sahip olmayız. Varlıklı değiliz. Hiçbirimiz zengin değiliz. Hiçbirimiz iktidar sahibi değiliz. Eğer istediğiniz anarres'se, aradığınız gelecek oysa, o zaman ona eli boş gelmeniz gerektiğini söylüyorum. Ona yalnız ve çıplak gelmeniz gerekiyor, tıpkı bir çocuğun dünyaya, geleceğine, hiçbir geçmişi olmadan, hiçbir mali mülkü olmadan, yaşamak için tümüyle başka insanlara dayanarak gelmesi gibi. Vermediğiniz şeyi alamazsınız. Devrim'i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir. / Ursula K. Le Guin


Acı var. Gerçek. Ona yanlış anlama diyebilirim, ama var olmadığını veya herhangi bir zamanda yok olacağını varsayamam. Acı çekme, yaşamımızın koşulu. Basına geldiği zaman fark ediyorsun. Onun gerçek olduğunu anlıyorsun. Tabii ki, tıpkı toplumsal organizmanın yaptığı gibi, hastalıkları iyileştirmek, açlık ve adaletsizliği önlemek doğru bir şey. Ama hiçbir toplum var olmanın doğasını değiştiremez. Acı çekmeyi önleyemeyiz. Şu acıyı, bu acıyı dindirebiliriz, ama acı'yı dindiremeyiz. Bir toplum ancak toplumsal acıyı - gereksiz acıyı - dindirebilir. Gerisi kalır. Kok, gerçek olan. Buradaki herkes acıyı öğrenecek; eğer elli yıl yaşarsak, elli yıldır acıyı biliyor olacağız. En sonunda da öleceğiz. Bu doğuşumuzun koşulu. Yaşamdan korkuyorum! Bazen ben- çok korkuyorum. Herhangi bir mutluluk çok basit gibi gelior. Yine de her şeyi, bu mutluluk arayışının, bu acı korkusunun tümüyle bir yanlış anlama olup olmadığını merak ediyorum.. Ondan korkmak veya kaçmak yerine onun.. İçinden geçilebilse, aşılabilse. Arkasında bir şey var. Acı çeken şey benlik; benliğin ise - yok olduğu bir yer var. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Ama gerçekliğin, rahatlık ve mutlulukta görmediğim, açıda gördüğüm gerçeğin, acının gerçekliğininacı olmadığına inanıyorum. Eğer içinden geçebilirsen.. Eğer sonuna kadar dayanabilirsen.. / Ursula K. Le Guin


Söz vermenin, hatta belirsiz bir süre için verilen sözlerin geçerliliği, odo'nun düşüncesinin ürünlerine işlemişti; onun değişme özgürlüğünde ısrar etmesi söz veya yemin fikrini geçersizleştiriyor gibi görünse de, aslında sözü anlamlı kılan özgürlüktü. Verilen bir söz, seçilen bir yöndü, kendi kendine seçenekleri kısıtlama anlamına geliyordu. Odo'nun gösterdiği gibi, eğer hiçbir yön seçilmezse, eğer insan hiçbir yere gitmezse, hiçbir değişme olmaz. İnsanın seçme ve değişme özgürlüğü kullanılmamış olur, tıpkı insan hapishane, kendi yaptığı bir hapishanede, içinde hiçbir yolun diğerinden daha iyi olmadığı bir labirentteymiş gibi. Bu yüzden odo söz vermeyi, yemin etmeyi, sadakat fikrini, özgürlüğün karmaşıklığı için temel olarak görmeye başlamıştı. / Ursula K. Le Guin


Görüşmenin bir yararı yoktu. Yalnızdım. Zaten her zaman yalnızdım. Bir süre onunla birlikteyken yalnız değilmişim gibi davranmıştım, ama öyleydim.


Başkalarına göre güzel bir kız sayılmazdı, tıknaz yapılı, asık suratlı biriydi; bana sorarsanız güzeldi, ama farkına varmazdınız, o sizi fark etmediği için güzelliğinin farkına varmazdınız.


"Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak..."


“Bence olgunluk kabuk değiştirmek değil, serpilip gelişmektir. Yetişkin bir insan ölü bir çocuk değil, yaşamayı başarmış bir çocuktur.”


“Hiç kimse cezayı kazanmaz, ödülü de. Aklınızı hak etmek, kazanmak gibi fikirlerden arındırın, ancak o zaman özgür düşünebileceksiniz.”


Duyabilmek için susmak gerekir.


Düşünceler baskı altına alarak yok edilemez. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir. Düşünmeyi reddederek- değişmeyi reddederek. İşte bizim toplumuzun da yaptığı bu!


Okumak bir iş birliği, bir katılımdır. Herkesin becerememesine şaşmamak lazım yani.


Ne de olsa iki insan arasındaki derin bir sevginin derin bir acı da verme gücü ve olasılığı vardı.


Kendi kendime nasıl yalan söylediğimi yazmak zor geliyor. Korkaklığım gibi,cesaretim hakkında yazmak da zor.


"İlgileniyormuş gibi yapıyorlar..."


“Her zaman söylemişimdir,” dedi, “doğru dürüst eğitilmiş kadın teknisyenler herhangi bir laboratuvar ortamında erkeklerin yükünü büyük ölçüde hafifletebilir. Yinelenen işlerde erkeklerden daha becerikli ve hızlılar, üstelik daha uysallar - daha zor sıkılıyorlar. Eğer kadınları kullansaydık erkekler özgün çalışmalar için daha genç yaşta serbest kalabilirlerdi.”


Sevgi akla boyun eğmez.


Adalet güç kullanılarak elde edilemez!


Bu gazeteler hemen hemen tümüyle alt sınıflarca okunur - yarı cahiller tarafından, yarı cahiller için yazılmış şeyler, gördüğünüz gibi.


"Hiçbir toplum varolmanın doğasını değiştiremez. Acı çekmeyi önleyemeyiz. Şu acıyı, bu acıyı dindirebiliriz, ama Acı'yı dindiremeyiz. Bir toplum ancak toplumsal acıyı -gereksiz acıyı- dindirebilir."


Suyun fısıltısıyla dolu soğuk karanlıkta, huzur içinde bir uykuya daldı.


Bırakın plan yapmayı, unutun kâr etmeyi,
Hırsız ve soyguncu kalmayacaktır ortada.


Benim kadar ileri gitmek istemeyen hiç kimsenin beni gitmekten alıkoymaya hakkı yoktur.


Bütün hayatımızı, aslında yapmaktan başka çaremiz olmayan şeyleri rızamızla seçmeyi öğrenmekle geçiriyoruz.


Ne bekleyeceğimizi bildiğimizi sanırız, ama bilemeyiz; beklediğimiz şey gerçekleşmeyecek şeydir, beklemediğimiz şey ise gerçek oluverir.


Yirmi yaş dolaylarında öyle bir an vardır ki;yaşamın geri kalan kısmı boyunca ya herkes gibi olmayı,ya da farklılıklarını erdeme dönüştürmeyi seçmen gerekir.


Birlikte çalışmak zorunda olduğum adam yarışmacı, hükmetme meraklısı, çıkarcı ama ben bunu değiştiremem; eğer çalışmak istiyorsam onunla çalışmalıyım.


Gerçekliğin, rahatlık ve mutlulukta görmediğim, acıda gördüğüm gerçeğin, acının gerçekliğinin gerçek olmadığına inanıyorum. Eğer içinden geçebilirsen. Eğer sonun kadar ona dayanabilirsen.


Nasıl olduğunu görmek için başka biri olmaya çalışmak isteyebilirsin, ama olamazsın.


"Konuşma paylaşmadır - birlikte yapılan bir sanat..."


Düşüncelerinin çevresinde duvarlar vardı ve sürekli onların arkasında gizlendiği halde varlıklarından tümüyle habersiz görünüyordu.


Sadece kaybetmeye razı olduğumuz şey bizimdir.


Ölülerin öğütleri yaşayanlara bir fayda sağlamaz.


Bize birbirimizden başka kimsenin yardım etmeyeceğini, eğer elimizi uzatmazsak hiçbir elin bizi kurtaramayacağını biliyoruz. Uzattığınız el de boş, tıpkı benimki gibi, hiçbir şeyiniz yok.hiçbir şeye sahip değilsiniz, hiçbir şey sizin malınız değil.,özgürsünüz. Sahip olduğunuz tek şey ne olduğunuz ve ne verdiğinizdir.


"Sır diye bir şey yok. Varolan bütün güçler, kaynağında ve sonunda tektir, bence. Yıllar ve uzaklıklar, yıldızlar ve mumlar, su ve rüzgâr ve büyücülük, insanoğlunun elindeki yetenek ve ağacın kökündeki bilgelik: Hepsi bir bütün olarak yükselir. Benim adım, seninki ve güneşin gerçek adı veya bir su kaynağının veya doğmamış bir çocuğunki; bunların hepsi yıldızlar tarafından, yavaş yavaş söylenen, muazzam bir sözcüğün heceleridir. Bundan başka güç yoktur. Başka bir isim de yoktur."


Şairin bana şiirinde okuduğu Troya'nin düşüşü hikayesinde kralın kızı Cassandra olacakları önceden görüyor ve Troyalıların büyük atı şehre sokmalarını önlemeye çalışıyor, ama onu kimse dinlemiyordu: Üzerindeki lanetti bu, hakikati görecek, bunu söyleyecek, ama onu kimse duymayacaktı.


Tartışıyorlardı, çünkü tartışmayı seviyorlardı, kısıtlayıcı bağlardan kurtulan aklın, olanakların oluşturduğu yollar boyunca akıp gitmesini, sorgulanmayan şeyleri sorgulamayı seviyorlardı.


Erkeğin istediği özgürlüktür. Kadının istediği mülkiyettir. Seni ancak başka bir şeyle takas edebilirse serbest bırakır. Bütün kadınlar mülkiyetçidir.


Sınav sistemi ona anlatıldığında çok şaşırmıştı; doğal öğrenme isteğini, bu bilgiyle doldurulma ve istendiğinde geri kusma dizisinden daha fazla engelleyebilecek bir şey düşünemiyordu.


Biliyorsunuz ölü anarşistler şehit olur, yüzyıllar boyu yaşarlar. Ama ortadan kaybolanlar unutulur.


Bu duvardan benimle birlikte geçmek istediğinizden emin misiniz Ketho? Biliyorsunuz benim için bu kolay. Ne olursa olsun ben eve gidiyorum. Ama siz evden ayrılıyorsunuz. Gerçek yolculuk geri dönüştür.


“Düşünceler baskı altına alınarak yok edilemezler. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir.”


“Size bütün söyleyebilecekleri bu dünyada, üçte biri uyuyarak ve düş görerek, bir diğer üçte biri yalan söyleyerek geçirilen kendi ömürleri içinde görüp işittikleridir.”


... Buzullar bir gecede donmadılar.


Birbirine zarar vermekle güç kazanılamaz. Yalnızca zayıflık kazanılabilir.


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz