Güzel Sözler
Mobil uygulaması yayında
Ücretsiz

Sait Faik Abasıyanık Sözleri

Sayfa İçeriği: Sait Faik Abasıyanık Sözleri, Sait Faik Abasıyanık Sözleri 2019, Özlü Sait Faik Abasıyanık Sözleri, Güzel Sait Faik Abasıyanık Sözleri, Harika Sait Faik Abasıyanık Sözleri, Sait Faik Abasıyanık Sözleri Twitter

1954 yılında aramızdan ayrılan büyük üstad Türk roman yazarı Sait Faik Abasıyanık'ın söylemiş olduğu sözleri, kitaplarından özlü alıntılarını bu yazımızın altından irdeleyebilirsiniz.

Kardeşlik Sözleri

Editör Seçimi: Şu uyku insanın sevgilisi gibi birşey, gelmeyince sinirlendiriyor. (Sait Faik Abasıyanık)


"..Kendi peşimi bile bıraktım....''


Güldüğü zaman insandan üstündür. Bakmaya doyamam.


Aşkın bir kanadı vardır kırmızıdır, delinir, kan akar. Bir kanadı var, zehir yeşili.


Bende mücrimim, herkes gibi.


"Ben hiç gülmedim demem; güldüm. Güldüm ama şöyle içten, candan gülmedim."


İçimde muhakkak bir yer paramparça olmuştu ki, ağlayamıyordum.


"Denizin dibinde, iki yüz metreden sonra, yedi rengin yalnız moru girer. Orada hiç bitmeyen lacivert bir gece vardır. Bu gecenin içindeki canlıların ışıkları kendiliklerindendir; yıldızlar gibi."


”Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.”


Şu karşıki sandalı görüyor musun? Bakın sahile yaklaşıyor. Onu yürüten şey nedir? Kürekleri değil mi? Ya şu uçan martılar! Kanatları yolunsa artık uçabilir mi? Düşünce de böyledir. Dört duvar arasına kapatılmak istenirse kanatsız kuş, küreksiz sandal oluverir ve bütün manasını kaybeder. Sait Faik Abasıyanık


İğrenir görünürlerden çoğu o nevi insanlardan bin defa daha aşağılıktır.


Gitmeli, uzaklaşmalı, hiçbir şehirde durmamalı.


Düşünmeye başlayalı beri bir gün sarhoş olmadan gülmedik ki.


Ben böyleyim işte. Kederimi unutmak için sanki kedersizmişim gibi yaparım.


Bu yürek, bizim yüreğimiz bir tahtası eksiklerin yüreğidir.


Şu uyku insanın sevgilisi gibi bir şey, gelmeyince sinirlendiriyor.


Kadın raks ederken güzeldir, bayrak dalgalandıkça, deniz köpürdüğü zaman, insan ihtirasla yaşarken.


Ne kadar üstü başı düzgünler, suratı ciddiler, hali azametliler içinde kalmışım ki bir türlü hikayeme yanaşamıyorum.


Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.


Ben bayrakları değil insanları seviyorum.


Kuşlar kötü şeyler anlatır mı hiç?


İşsizlik insanı yorar.


Evladım, yegâne saadet Allah’tır.


Felaketlerin en büyüğü akıldır.


İyi adam pişman olan adamdır.


Bütün çirkinlikleri silip süpüren alacakaranlığı seviverdi.


Yolda bir cigara yakmak canınız istese, kibritiniz de olmasa, gidip de kimden yakarsınız? Bir yol sormanız lazım gelse, kime sorarsanızı? Bir kalabalığın toplandığı yerde, ne oldu acaba, diye kime dersiniz? Ben öyle adamlardan biriyim. Daha çok kendisinden cigara yakılabilen, yol sorulabilenlerden olduğum için hayatımdan memnun olduğum da olur, olmadığım da.


Küçük hanımlar! Bugünlerde bir gün nişanlınız size koyu al renkli karanfiller gönderecektir. Dikkat edin, belki Mustafa'nınkilerdir. Küçük beyler! Domatesler göreceksiniz çarşıda. Elmalar, ferikelmaları gibi kokulu, şekerli tatlıdır. Keserseniz içinde çekirdekleri altın gibi parlar. Belki de lokantada bir gün şişelere doldurulmuş bir domates suyu içersiniz ve tadını fevkalade bulursunuz. Yunan tanrılarının ölmemek için içtiği nektar lezzetini damağınızda hissederseniz emin olun ki Mustafa'nın domateslerinden bir tanesi içtiğiniz suya katılmıştır.


İlkbahar bir bayram, bir uyanış, bir mucize, bir çılgınlık, olamayacak gibi duran bir şeyin oluşu, ilkbahar şu, ilkbahar bu... Kuş, papatya, gelincik, çayır, çimen, ağaç, çiçek, mimoza, zakkum, su sesi, hindiba, Çingene, kuzu... Klasik ilkbaharların içinde hepsinin, hatta sülüğün bile yeri vardır. unuttuklarım da çoktur a, en mühimi nisan, mayıs güneşi.
Yaşı kırkı aşmış bir adamın mevsimler içinde ilkbaharı biraz üzüntüyle duymamasına imkan yoktur. Eski çılgınlıklar nerede? Nerede o, birdenbire bir genç kız elinden, bir genç kız rüzgarından sararma, o yürek çarpıntısı? Şu ömrü mevsimlere benzetenler iyi etmişler doğrusu. Herkesin bir ilkbaharı, bir yazı, güzü, kışı oluyor işte. İnsanın ilkbaharı, öteki hayvanlara bakarsak geç başlıyor. Bir at bir yaşında, hadi hadi iki yaşında ilkbaharındadır. Bir kuzu altı ayda koç olur. Ama insanoğlu ilkbaharını yirmisinden önce pek idrak edemez. Yirmiden evvel idrak edilen ilkbahar, bir yalancı ilkbahardır.


Ah bu insan yüzleri. Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız. / Sait Faik Abasıyanık 


Ama artık benim sana kadar yetiştirecek ne sesim, ne halim kalmıştı. / Sait Faik Abasıyanık 


Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahluklardı. 


Kadın raksederken güzeldir, Bayrak dalgalandıkça, Deniz köpürdüğü zaman, İnsan ihtirasla yaşarken.


Kimseler aşık değilmi bu şehirde? Kimseler, bir meydanın kanepesinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için kimsenin?


"En fenası, en kötü cinsi, lakayt gelip geçenlerdi. Yani bu ekmek, domates, tuz için çalışanları görüp de kafalarında ne bir sual ne bir cevap ne bir çareihal, hülasa bir kelime çıkmayan insanlar..."


”Edebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar? 


”Ben, iskambil oynarken, yanımda birisi durursa pek memnun olurum, o zaman oyunu da iyi oynarım. Yalnız başına olan insan kadar büyük adam yoktur ama insanlarla beraber olan insan hakiki kıymetini ölçer, biçer.” 


”Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam. Boş geçirdiğim, bağırmadığım, sustuğum günlere.”


”Yağmurlu havada da birbirinin yüzüne bakmayı arzu eden insanlar birbirlerini güzel görürler."


”Şiir olmayan yerde insan sevgisi de olmaz, insanı insana ancak şiir sevdirir.” 


”Beklersem gelmez ki… Beklemesem gelir mi? Umut vardır. Beklemediğim zaman umut vardır.”


Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam. Boş geçirdiğim, bağırmadığım, sustuğum günlere. Sait Faik Abasıyanık


Hayatım boyunca şuna şahit oImuşumdur; haramIara köIe oIan bir insan istese de ibadet edemez. Hekimoğlu İsmail


Yazı yazmak için bana çiçek, kuş hürriyeti değil, içimdeki aşkın, deliliğin, oturmaz düşüncenin hürriyeti lazım.


Ölüm var arkadaş, ölüm. Şu köşkün sahibi de ölecek. Şu horoz da.


Sait, duyuyor musun ?
Buz gibi buz gibi geçiyor yıllar
Ölüler yok,
Ölülerin yaşı var.


Edebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar?


Ne kadar üstü başı düzgünler, suratı ciddiler, hali azametliler içinde kalmışım ki bir türlü hikâyeme yanaşamıyorum.


Eğer doğduğun zaman Havra kapısına bırakırlarsa Yahudi olursun, cami kapısına bırakırlarsa Müslüman, kilise kapısına bırakırlarsa Hristiyan olursun.


Haksızlıkların olmadığı bir dünya… İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya… Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin bol bol bulunmadığı… Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya…


Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum. Cennetlerin olduğu yere doğru.


Uyku, bir düşman ordusu gibi; kendini bırakmaya gelmiyor.


Uzun bir yoldan sonra denizi görmek gibisin.


Belki anlamak ikinizin de işine gelmiyor.


Oklama, cılpık, hösgün... Sakarya balıkları, isimleriyle beraber yendiği için lezzetlidir. Bu balıkların ince, gözle zor fark edilen kılçıkları vardır. İyi çiğnenirse mesele yok. Yutsan da ehemmiyeti yoktur a! Köylüler bu kılçığı hiç çıkarmadan yerler. o zaman balık pek lezzetlidir. Galiba balıkların lezzetleri de de bu kılçıklarda gizlidir. İnsana öyle gelir. Biz kasabalılarsa, çiğner durur, başparmağımızla şahadet parmağımız dudaklarımıza götürür, bir şeffaf, ince teli almaya çalışırız. Böyle olunca da balığın lezzeti kaybolur.


Önümüzdeki hayat. Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. Halbuki zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanıyorduk. Yahut bana öyle geliyordu. / Sait Faik Abasıyanık 


Yeniden doğulmaz. Doğsan bile ne olacak? Seni iki senede, iki sene de değil, iki günde aynı insan ederiz. Aynı kendini düşünen, aynı haris, aynı kıskanç, aynı kötü huylu, aynı sarhoş, aynı budala oluverirsin. / Sait Faik Abasıyanık 


"Bir gün artık o hale geldi ki onsuz her şey, yalnız her şeydir. Artık ne masallar masaldır. Ne hikayeler hikaye. Öyle bir dünya düşünelim ki hiçbir şairi yoktur. Öyle bir memleket düşünelim ki, müzik yasak edilmiştir. Meyhanelerin şarabı sirkeleşmiştir."


“Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşik saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, cocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak.”


”Hani bazı çocuklar ısrarla bir fena hareketi yapmadıklarını iddia ederler. Hakikaten de yapmamışlardır. Ama yapmış gibi bir halleri de vardır. Yapmamış insanların tabiiliğini bir türlü alamazlar. İşte ben o çocuklardan biri gibiydim.”


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz