Güzel Sözler
Mobil uygulaması yayında
Ücretsiz

Orhan Pamuk Sözleri

Sayfa İçeriği: Orhan Pamuk Sözleri, Orhan Pamuk Sözleri Kısa, Orhan Pamuk Sözleri Onedio, Orhan Pamuk Sözleri 2019, En Güzel Orhan Pamuk Sözleri, Orhan Pamuk Sözleri Facebook, Orhan Pamuk Aşk Sözleri

Edebiyat dünyasının en önemli isimlerinden biri olan ünlü roman yazarı Orhan Pamuk Sözlerini sizler için hazır ettik. Hoşunuza giden En Güzel Orhan Pamuk Sözlerini İnstagram, Facebook gibi hesaplarınızdan paylaşabilirsiniz.

Orhan Pamuk Sözleri

Editörün Seçimi: Akıllı bir hayvan olan kedi nankör değildir. Yalnızca köpekleri seven insanlara güvenilmeyeceğini bilir. (Orhan Pamuk)


‘Bozayı sattıran satıcının yanık sesidir,’ dedi Mevlüt.


Mutlu olabilmek için her gün bir miktar edebiyatla ilgilenmem gerekiyor.


Cebinizde, çantanızda bir kitap taşımak; özellikle mutsuzluk zamanlarınızca cebinizde, çantanızda sizi mutlu edecek bir öteki dünya taşımak demektir.


Aslında en iyi aşk, değil tanımak, hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır. Körler iyi aşık olurlar mesela. / Orhan Pamuk


Rötuşlanmış fotoğraflar ruhları öldürüyor!


Çok sevdiğimiz bir varlığa, hiçbir karşılık beklemeden en değerli şeyimizi verirsek, işte dünya o zaman güzel olur.


İnsanın evi karnının doyduğu, kalbinin olduğu yerdedir.


Benim için yazar olmak demek, içimizde taşıdığımız, en fazla taşıdığımızı biraz bildiğimiz gizli yaralarımızın üzerinde durmak, onları sabırla keşfetmek, tanımak, iyice ortaya çıkarmak ve bu yaraları ve acıları yazımızın ve kimliğimizin bilinçle sahiplendiğimiz bir parçası haline getirmektir.


Bana yalan söylemeni isterdim. Çünkü insan ancak; kaybetmekten korktuğu bir şey için yalan söyler !


...çirkin ayrıntıları bir gün ona karşı kullanmak için merak ettiğimi söyledi.


Bir önceki kuşağın yazarları, toplumsal sorumluluk hisseden, edebiyatın, ahlâka ve politikaya hizmet etmesi gerektiğini düşünen yazarlardır. Birçok yoksul ülkedeki yazarlar gibi, onlar da yeteneklerini, milletlerine hizmet etme arayışları yolunda harcadılar. Ben onlar gibi olmak istemiyorum.


Aslında en iyi aşk, değil tanımak, hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır. Körler iyi aşık olurlar mesela.


İyi bir arkadaşlık için sırdaşlık en iyi başlangıçtır…


Okulun ve Türkiye’nin geleceği konusunda müdürün kalbini en çok kıran şey bin iki yüz öğrencinin İstiklal Marşını aynı anda söyleyememesiydi.


Bazıları tanıyarak aşık olur bazıları tanımadan. bende tanımadan aşık oluyorum İpek. Çünkü tanıdıkça aşık olamıyorum. İnsanların kusurlarını görüyorum.


Umutsuzlara sefaletin sorumlusu olan bir suçlu göstermeli ki, onun başının ezilmesiyle cennetin yeryüzüne ineceğine inanabilsinler.


Kedi sevmeyen bir kadın zaten erkeğini mutlu edemez.


Senin kadar mutsuz bakan birini görmedim hiç. Şimdi ben de senin gibi mutlu değilim. Mutsuzluk güç veriyor bana.


“İçinde tekrarlanan ‘niye geldin?’ sorusu, ‘iyi ki geldin’ biçimini almıştı hemen.”


“Lütfen, bir daha gel ve yalnızca çay içelim,” dedim.


Herkes gibi olmak için her şeyi unutup hiçbir şey olmamış gibi yapmalıydım.


"Kendi kendine eşya toplayan, bunları bir köşede biriktiren her takıntılı kişinin arkasında bir kalp kırıklığı, derin bir dert, açıklanması zor bir ruhsal yara olduğu anlamına geliyordu bu soru. Benim derdim neydi?"


Bir kadınla üç şey yapabilirsin: Ya onu seversin, ya onun için acı çekersin ya da onu yazarsın.


"Sonu mutlu biten bütün aşk hikayeleri, birkaç cümleden fazlasını hak etmez zaten!"


Çünkü insan delirmek istediği için değil delirmek istemediği ve bunu sorun ettiği için delirirdi. / Orhan Pamuk


Hiçbir şey, her şeyi unutabilmenin verdiği huzurdan daha değerli olamaz. / Orhan Pamuk


Ödül alırken de söyledim; ben boş sayfaya yavaş yavaş yeni kelimeler ekleyerek masamda oturdukça günler, aylar, yıllar geçtikçe, kendime yeni bir âlem kurduğumu, kendi içimdeki bir başka insanı, tıpkı bir köprüyü ya da bir kubbeyi taş taş kuran biri gibi ortaya çıkardığımı hissederdim. Biz yazarların taşları kelimelerdir. Onları elleyerek, birbirleriyle ilişkilerini hissederek, bazen uzaktan bakıp seyrederek, bazen parmaklarımızla ve kalemimizin ucuyla sanki onları okşayarak ve ağırlıklarını tartarak kelimeleri yerleştire yerleştire, yıllarca inatla, sabırla ve umutla yeni dünyalar kurarız. Türkçe'deki o güzel deyiş, iğneyle kuyu kazmak bana sanki yazarlar için söylenmiş gibi gelir. / Orhan Pamuk


Rüyanda görüyorsan onu, özlemişsindir. Rüyanda görmek için yatıyorsan eğer, sevmişsin demektir. / Orhan Pamuk


Hiçbir şey, hiçbir şeyin işareti olmadığı gibi, her şey her şeyin işareti de olabilirdi.


Bunu okurken kendini benim yerime koy da işaretlerime dikkat et; çünkü kendimden bahsettiğimde biliyorum senden söz ettiğimi ve senin hikayeni anlattığımda sen de biliyorsun kendi anılarımı dile getirdiğimi.


Ben esrarı hala çözememiş olurdum, ama sen, daha bir çok sayfadan ve saatten ve gece geç vakit aç köpek sürüleri kapının önünden geçtikten sonra, bilmeceyi bitirmiş olurdun. Sümerlerde sağlık tanrıçası: Bo; İtalya'da bir ova: Po; bir cetvel türü: Te; bir nota: Re; aşağıdan yukarıya akan ırmak: Alfabe; harflerin ovasında olmayan dağ: Kaf; sihirli kelime: Dinle; aklın tiyatrosu: Rüya; yanda resmi görülen yakışıklı kahraman; sen hep bilirsin, ben hiç çıkaramam. Gecenin sessizliğinde, başını dergiden kaldırdığında yüzünün yarısı aydınlıkta, yarısı karanlık ayna, sorardın, ama anlamazdım, bana mı, bilmecenin ortasındaki yakışıklı ve ünlü kahramana mı: ''Acaba saçlarımı mı kessem?'' Bir an, ben, gene boş, bomboş bakardım.


Adaletsizlik ve kötü insanlar, aslında dünyanın her yerinde var. Önemli olan insanın içindeki iyiliği koruyacak bir hayat yaşayabilmesidir.


Mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca. (Ona sahip olmamız gerekmez)


İstemediğim konuları bazen düşünmemeyi başarabiliyordum. Bazen da tam tersi oluyor, düşünmeyi istemediğim bir resmi ya da kelimeyi aklımdan hiç çıkaramıyordum.


Görücü usulü evlilikte zor olan şey, kadının hiç tanımadığı biriyle evlenmesi değil, hiç tanımadığı birini sevmek zorunda olmasıdır, derler… Ama aslında bir kızın hiç tanımadığı biriyle evlenebilmesi daha kolay olmalı, çünkü tanıdıkça inanın erkekleri sevmek daha da zorlaşıyor.


Hayatın, insanlığın çoğunluğu için, içtenlikle yaşanması gereken bir mutluluk değil, baskılar ve cezalarla ve inanılması gereken yalanlarla yapılmış dar bir alanda, sürekli bir rol yapma hali olduğunu, ilk bu sıralarda sezmeye başlamış olmalıyım.


İyi bir arkadaşlık için sırdaşlık en iyi başlangıçtır…


Akıllı bir hayvan olan kedi nankör değildir. Yalnızca köpekleri seven insanlara güvenilmeyeceğini bilir.


Hiçbir zaman inandıramadım seni kahramansız bir dünyaya neden inandığıma. Hiçbir zaman inandıramadım seni o kahramanları uyduran zavallı yazarların neden kahraman olmadıklarına. Hiçbir zaman inandıramadım seni o dergilerde resimleri çıkanların bizden başka bir soydan olduğuna. Hiçbir zaman inandıramadım seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. Hiçbir zaman inandıramadım seni, o sıradan hayatta benim de bir yerim olması gerektiğine.


İçimde ışıltısını hissettiğim yeni hayat, uzakta bir yerde, belki erişilmez bir ülkedeydi ama hareket ettikçe ona yaklaştığımı, en azından eski hayatımı arkada bırakabildiğimi seziyordum.


Cebinizde, çantanızda bir kitap taşımak; özellikle mutsuzluk zamanlarınızca cebinizde, çantanızda sizi mutlu edecek bir öteki dünya taşımak demektir.


Bir önceki kuşağın yazarları, toplumsal sorumluluk hisseden, edebiyatın, ahlâka ve politikaya hizmet etmesi gerektiğini düşünen yazarlardır. Birçok yoksul ülkedeki yazarlar gibi, onlar da yeteneklerini, milletlerine hizmet etme arayışları yolunda harcadılar. Ben onlar gibi olmak istemiyorum.


Ödül alırken de söyledim; Ben boş sayfaya yavaş yavaş yeni kelimeler ekleyerek masamda oturdukça günler, aylar, yıllar geçtikçe, kendime yeni bir âlem kurduğumu, kendi içimdeki bir başka insanı, tıpkı bir köprüyü ya da bir kubbeyi taş taş kuran biri gibi ortaya çıkardığımı hissederdim. Biz yazarların taşları kelimelerdir. Onları elleyerek, birbirleriyle ilişkilerini hissederek, bazen uzaktan bakıp seyrederek, bazen parmaklarımızla ve kalemimizin ucuyla sanki onları okşayarak ve ağırlıklarını tartarak kelimeleri yerleştire yerleştire, yıllarca inatla, sabırla ve umutla yeni dünyalar kurarız. Türkçe'deki o güzel deyiş, iğneyle kuyu kazmak bana sanki yazarlar için söylenmiş gibi gelir.


Ona âşık olabilir miydim?Derin bir mutluluk hissediyor ve endişeleniyordum. Bu mutluluğu ciddiye almanın tehlikeleriyle hafife almanın bayağılığı arasında ruhumun sıkışabileceğini, kafamın karışıklığından çıkarıyordum.


Umutsuzlara sefaletin sorumlusu olan bir suçlu göstermeli ki, onun başının ezilmesiyle cennetin yeryüzüne ineceğine inanabilsinler.


Bu ahmaklar gerçeklerin farkına ne zaman varacaklardı? Bu kadar aptalın birbirini bulması bir rastlantı mıydı zorunluluk mu?


...Âlemin mantığı anaların ağlaması üzerine kurulmuştu.


"Bir an bana eskiden tanıdığı biriymişim gibi, burada ne işin var diye sorar gibi bakmış, tam o sırada göz göze gelmiştik. Sanki ikimiz de bir hatırayı arar, hatta sorgular gibi bakmıştık birbirimize."


"Her akıllı insan hayatının güzel bir şey olduğunu, amacının da mutlu olmak olduğunu bilir." dedi babam üç güzel kızı seyrederken."Ama sonra yalnızca aptallar mutlu olur. Nasıl izah edeceğiz bunu?"


Her gece sokaklarda uzun uzun yürümek artık mesleki bir alışkanlıktan çok bir ihtiyaç olmuştu. Gece sokaklara çıkıp uzun uzun yürümezse kafası, hayal gücü, düşünceleri zayıflıyordu.


Bir mektup, diyeceğini yalnız yazıyla demez. Mektup, tıpkı kitap gibi koklayarak, dokunarak, elleyerek de okunur. Bu yüzden akıllı olanlar, ‘oku bakalım, mektup ne diyor?’ derler. Aptallar ise ‘oku bakalım, ne yazıyor?’ derler. Hüner yalnız yazıyı değil, mektubun tümünü okumakta…


Kitap adları kafamızda tıpkı insan adları gibidir: Bir kitabı milyonlarca benzeri içinden ayırmaya yararlar. Kitap kapakları ise insan yüzlerine benzer: Ya yaşadığımız bir mutluluğu bize bütün gücüyle hatırlatır ya da hiç bilmediğimiz mutlu bir alemi vaat ederler. Bu yüzden kitap kapaklarına insan yüzlerine bakar gibi tutkuyla bakarız.


Kitaplarla haşır neşir oldukça hayatın bir kısmını daha kaçırıyor, bunu anladıkça da kaçan hayattan intikam alır gibi kitap alıyordum.


Yoksa yıkım, insanların ve inançların farkına varmadan değişmesi anlamına mı geliyordu?


Eğer insan başkalarının derdiyle ilgilenmemişse, hayatını yalnızca kendi mutluluğunu inşa etmeye göre kurmuş ve sonra da mutlu olmuşsa ben o mutluluğu sevmem ama ben 32 yıl roman yazdıktan sonra, -Nobel ödülünde olduğu gibi- romancılığımın bütün dünya tarafından tanınmasına, saygı duyulmasına yol açan bir ödül almışsam, o zaman ödülümün tadını çıkarmaktan suçluluk duymuyorum.


Mutlulukla bir dünyayı seyrettim, Canan, seni severek..


Ama tuhaf ve şaşırtıcı olanı dünyada aramalıymışız, kendi içimizde değil! Kendi içimizdekini aramak, kendi üzerimizde o kadar uzun boylu düşünmek mutsuz edermiş bizleri.


Çok sevdiğimiz bir varlığa, hiçbir karşılık beklemeden en değerli şeyimizi verirsek, işte dünya o zaman güzel olur, onun için ağlıyorduk küçük hanım.


Yoksa yıkım, insanların ve inançların farkına varmadan değişmesi anlamına mı geliyordu?


İçimde ışıltısını hissettiğim yeni hayat, uzakta bir yerde, belki erişilmez bir ülkedeydi ama hareket ettikçe ona yaklaştığımı, en azından eski hayatımı arkada bırakabildiğimi seziyordum.


“Aşk bir hastalıktır,” dedi hoca. “Acil ilacı da, haklısın, evliliktir. Ama tifonun ateşi düştükten sonra, bütün hayatı boyunca kinin alır gibi yavan bir ilaç alacağı için hemen pişman olur insan.”


Bozacı, geceleri karanlık sokaklarda korkmaz mısın?…Sıkılmaz mısın?. Cenab-ı Allah gariban bozacıya yardım eder. Aklımdan hep en güzel şeyler geçer.


Kafamda bir tuhaflık var, ne yapsam bu alemde yapayalnız hissediyorum kendimi.


Gelmeyeceğini öğrenince, babamın tabutuyla birlikte soğuk toprağa kendim veriliyormuşum gibi hissettim.


Ona bakarken, çok tanıdık birini görüyormuşum, onu biliyormuşum duygusuydu bu. Bana benziyordu.


Bu yalnızlık duygusunun verdiği çaresizlik bir anda beni kitaba daha sıkı sıkıya bağladı.


...mutsuzluk gerçek bir intihar nedeni olsaydı Türkiye'deki kadınların yarısı intihar ederdi.


''Cennette, kalbin niyetiyle dilin niyeti birdir...''


Çok sevdiğimiz bir varlığa, hiçbir karşılık beklemeden en değerli şeyimizi verirsek, işte dünya o zaman güzel olur.


"Erkekler aşık oldukları kıza neden kötü davranır?"


Benim için yazarlığın sırrı, nereden geleceği hiç belli olmayan ilhamda değil, inat ve sabırdadır. / Orhan Pamuk


Bir insanın, başka fırsatları olmasına rağmen onları reddedip sürekli aynı kişiyle sevişmek istemesine, bu mutluluk verici duyguya aşk denirdi. / Orhan Pamuk


Bir akşamüstü sürülerle kargaların çığlıklar atarak çılgın gibi uçuştuğu bir saatte, elektrikler birden kesildiğinde evimizin karanlığı ile dışarısının aydınlığı yavaş yavaş yer değiştirirken gene esrarlı ve hüzünlü yüzünde ben gördüğümde kapıldığım o çaresizlik acı ve kıskançlıkla severdim seni.


Kendim olmalıyım diye tekrarlıyordum.. Onlara hiç aldırmadan; onların seslerine, kokularına, isteklerine, sevgilerine ve nefretlerine aldırmadan ben kendim olmalıyım. Çünkü kendim olmazsam onların olmamı istedikleri biri oluyordum ve onların olmamı istedikleri o insana hiç katlanamıyordum ve onların olmamı istedikleri o dayanılmaz kişi olacağıma hiçbir şey olmayayım ya da hiç olmayayım daha iyi, diye düşünüyordum.


İnsan bazan hiç tanımadığı ve bir daha da hiç görmeyeceğine emin olduğu birisine bütün hikâyesini anlatmak ister ya, her şeyi...


Kendimi başkalarından ayırmak, herkesinkinden daha başka bir amacı olan özel biri olarak görmek istemiştim. Bu da buralarda affedilecek bir suç değildir.


Bugünün gençleri parayı çalışarak değil, kolaydan kazanmayı seviyorlar.


Bize kötü davranan kişiye, aynı şeyi bir daha yapmasın diye bizim de bir ceza vermemiz ve gururumuzu korumamız gerekir.


Uzun bir süre kimseyle konuşmadım; içime döndüm. Dünya ile arama uzaklık koydum. Dünya güzeldi, içimde güzel olsun istedim.


Birlikte heyecanla kitap okuduğun kızla daha sonra evlenmek, babama göre en büyük mutluluktu.


Bir baba ihtiyacı her zaman mı vardır, yoksa, kafamız karıştığı, dünyamız dağıldığı, ruhumuz daraldığı zaman mı isteriz babayı?


Bir sevdikleri ölen insanların, kendi tecrübemden bildiğim bir huyları, evlerinde geri kalan her şeyin eskisi gibi sürmekte olduğuna bakıp teselli bulmaları ve perdelerin, örtülerin, gün ışığının her zamanki gibi gözükmesine kanıp, Azrail’in sevdikleri insanı çoktan alıp götürdüğüne zaman zaman inanmamalarıdır.


Biraz diken olmazsa, aşk gülünün kokusunu alamazsın.


Bir kadına, zamanında, iş işten geçmeden iyi davranmayı bilmek lazım.


Doğu'da olduğum belli değil mi… Dünyanın neresinde olursa olsun, ister Doğu'da ister Batı'da, cemaatlerinden kopup kendilerini kitaplarla bir odaya kapatan yazarlar geleneğinin bir parçası olarak görmek isterim kendimi. Benim için hakiki edebiyatın başladığı yer kitaplarla kendini bir odaya kapatan adamdır.


Hayatta, esas mesele mutluluktur. Bazıları mutludur, bazıları mutlu olamaz. Tabii çoğunlukla ikisi arasında bir yerdedir.


Uzun bir süre kimseyle konuşmadım; içime döndüm. Dünya ile arama uzaklık koydum. Dünya güzeldi, içim de güzel olsun istedim.


Flaubert, bir insan on kitabı çok dikkatle okursa âlim olacağı söyler. İnsanlar, genellikle bu kadarını bile yapamadıkları için kitap toplar, kütüphaneleriyle övünürler.


Çünkü içinizde kalbinize nakşeylediğiniz bir sevgilinin yüzü yaşıyorsa eğer , dünya hâlâ sizin evinizdir.


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz