Güzel Sözler
Mobil uygulaması yayında
Ücretsiz

Emrah Serbes Sözleri

Sayfa İçeriği: Emrah Serbes Sözleri, Emrah Serbes Sözleri 2019, Emrah Serbes Sözleri Facebook, Emrah Serbes Aşk Sözleri, Emrah Serbes Sözleri Onedio, Emrah Serbes Sözleri Behzat Ç, Emrah Serbes Sözleri Kısa, Emrah Serbes Alıntılar

Behzat Ç. filminin senaristi olan ünlü yazarlardan olan Emrah Serbes Sözlerini ve kitaplarından en güzel sözleri sizler için derledik. Sizler de bu sayfamızdaki Emrah Serbes Sözlerini Twitter, Facebook, İnstagram hesaplarınızdan paylaşabilirsiniz.

Emrah Serbes Sözleri

Editörün Seçimi: Hiçbir muhabbet benzer nedenler ile kafayı yemiş insanların saçmalaması kadar derinlere inemez! (Emrah Serbes)


 

İnsan bir yerde doğdu mu oralı olmuyor, o zamanlı oluyor daha çok. Memleketi o zaman oluyor. Doğduğumuz büyüdüğümüz şehirdeki bütün değişimleri hüzünle kaydetmemizin nedeni bu. Hüzünlenmek için illa somut bir yıkıma da gerek yok. “Eskiden bu okulun kapısı paslıydı ne güzel,” diye üzüldüğüm de oldu. Konu doğduğumuz yerin mazisi olunca asla vazgeçemeyeceğimiz takıntılar var çünkü. Renkler var, sesler var, kokular var, binlerce ıvır zıvır var. Sonsuza kadar yitirilmiş anlar var. İnsan zamanını durdurmak istediği yere aittir.


”Her şeyin ilki bir parça büyülüdür.”


Unutmanın acısı, ayrılığın acısından farklı. Ayrılık hüzne yakın, unutmak kasvete. Yani birini er geç unutmaya mahkum olduğunu bilmenin kasvetinden bahsediyorum. Birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından bahsediyorum. O kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. Belki de neden bahsettiğimi bilmiyorum, sadece üzülüyorum, vasıfsız keder.


"Kitaba verilen vergi %18. Yani kitap okuyorsun, %18'ini devlete 'ben kitap okudum buyurun verginiz.' diyorsun. Havyara verilen vergi %8! Yani devlet diyor ki; 'havyar ye, kitap okuma.'


Çukurun dibinde olduğunu bilirsin çoğu zaman ama keyfin yerindedir. Çünkü seni ilgilendiren küçük zaferler ve düş gücüdür.


"Polisler grubu çembere alıp ellerindeki biber gazlarını sıkmaya başlayınca herkesin gözleri doldu. "


Koşan atların nalını çalmışlar haberimiz yok


Birleşince kısa devre yapan parmak uçlarımız öldü önce. Sonra yeşil öldü benim için sonra kahverengi. Sonra ilk öpüştüğümüz yeri kalbinden bıçakladılar. On iki yıl geçti susmak ne kısaymış. Sen böyle ne güzel sonsuza kadar susalım diyorsun. Sonsuzluk bir gün herkesle konuşur sevgilim bunu da biliyorsun.


“Biz napıyoz la bu hayatta? Birileri demiş sınırları çizmiş burda yaşıyacan demiş. Birileri demiş ki bu maaşı alıcan demiş bu okula gidicen demiş bunlara karşı çıkmıcan demiş. Bunların hepsi ben söylemeden önce ben yapmadan önce birileri tarafından söylenmiş. Ben istemedim ki bunların hiçbirini..”


Elim eline rastlantıyla değse ya da masa başında otururken ayaklarımız birbirine dokunsa bütün damarlarımdaki kan birden nasıl da alevleniyor! o anda ateşe değmiş gibi geri çekiliyorum. Ama gizli bir güç beni yine alevlendiriyor. O zaman başım dönüyor, ap.


Cömertliğin üç belirtisi vardır: sözünün eri olmak, gereksiz yere övünmemek ve sorgusuz sualsiz bağışlamaktır. / Emrah Serbes


Sonuçta sevilen her kadın bir şarkıdır, sözlerini hatırlayamazsınız belki ama melodisi aklınızda kalır.


Acı bile yoktu, acıdan fazla bir şeydi bu, kocaman bir çöldü, sadece çöl. Düş kırıklığından da öte kalıcı bir hissizliğe giden yolun başlangıcındaydım. O hızla geçen kamyonlar son düşlerimizi eziyordu, Karabüklü'yle birlikte toprak olan son düşlerimizi. Boşluk hissi yerini yokluk hissine bırakıyordu artık, ne yokluğu olduğunu sonsuza kadar çözemeyeceğim. Düşlerimizin bedeli bu kadar ağır olmamalıydı.


Bu hain, aşağılık dünyanın gemisi batarken gururla gülümseyebilenlere ne mutlu! Ne mutlu aşkları yüzünden haysiyetlerini kaybetmeyi göze alabilen adamlara!


”İntihar fikri olmasaydı canıma kıyardım.”


”Seninle birlikte olunmaz, sana maruz kalınır!”


”Her şey birden kötü gitmez, hayatın bir dengesi var.”


”Karanlıkta nüfus sayımı şöyle yapılır. Yaşayanlar bir sigara yakar.”


”Bazen öyle olur, büyük sarhoş neşelerinin ardından birden çöküş gelir.”


Bazen sinirden mi gözlerim doluyor, sevgiden mi, özlemden mi, yoksa nostalji ihtiyacından mı bilemiyorum, herhalde alışkanlıktandır deyip uyuyorum. Beni bu çıkmazdan Yasemin kurtarabilirdi, o da düşünmek için biraz süre istedi. Yedi sene önce. Bazen amma uzun düşündü diye düşünüyorum, daha çok günbatımlarında.


Sen gülünce ben de hemen gülüyorum. Sen ağlayınca ben de hemen bir sigara yakıyorum. Sen pazara çıkınca ben de en azından balkona çıkıyorum. Sen bir şey sorunca biraz düşünüp cevap veriyorum ama çoğu zaman yine yanlış oluyor, kimi zamansa susarak boş bırakıyorum o soruyu. Sen tartışmak isteyince bildiğim her şeyi unutuyorum. Sen unuttun mu deyince zaten bildiğim bir şeyi tekrar hatırlıyorum. Senin varlığın bana yapılmış enteresan bir şaka sanki. Aslında ben hâlâ bu şakaya nasıl karşılık vermem gerektiğini arıyorum.


"Okulun ilk günü silgi istemiştim ondan. Silgisini ısırıp ikiye bölmüş, yarısını bana vermişti. Ben de ona âşık olmaya karar vermiştim. Sıramı değiştirip onun arkasındaki sıraya geçmiştim. Din dersi dışındaki derslerde çaktırmadan saçıyla oynuyordum. O da bir şey demiyordu."


İyi kitaplar dışında kimse elimden tutmadı.


-Ben okumayı pek sevmiyorum. Yazmak daha zevkli.
+Okumadan nasıl yazıyorsun?
-Yaşadıklarımı not ediyorum.
+Okumadan nasıl yaşıyorsun?


" Bir hayal gerçekleşmesi gereken zamanda gerçekleşmelidir, işte tam o günlerde alınmalıydı bana akülü araba, artık çok geç, her şey için çok geç, uçup gitti elimizden o balon. "


Fakat bizim için hiçbir yere gitmiyordu yollar. Adım atsak karanlıktı. Adım atsak boşluktu. Bizim için kartondandı sanki dünya, adım atsak elimizde buruşup kalacaktı.


Yolun başında müptelaydım, yolun sonunda müptezel.


Bazen karanlık bir duvarı yıkarsınız ve önünüzde geniş bir yol açılır ama ikinci bir duvara kadardır bu. Gelmez duvarların sonu. Bazen de aklın barikatlarını yıkarsınız ve önünüzde deliliğin yolları açılır ama yeni bir akla kadardır bu. Ne deliliğin sonu vardır ne de aklın, ne duvarların sonu vardır ne de yolların.


“Üzülme baba, dedim, alt tarafı bir ev, alt tarafı beton parçası ya. Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım bundan sonra, söz, alırız bir ev daha. Ona üzülmüyorum ki ben, dedi babam. Her ay evin taksitini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti elimizden balon gibi. Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı alsaydık.”


“Bazı anlar vardır, geçen zamanın bir daha geri gelmeyeceğini kuvvetle hissettirir insana.”


Bir hayal gerçekleşmesi gereken zamanda gerçekleşmelidir, işte tam o günlerde alınmalıydı bana akülü araba, artık çok geç, her şey için çok geç, uçup gitti elimizden o balon.”


"Karambol adildir çünkü top herkesin önüne düşebilir."


"Bu sabah bir çocuk pencereye çıkıp yangın var diye bağırdı. Sonra da koşup kendini denize attı. Ölülerin üstüne basarak yürümekten yorulmuşsan bir balık olduğunu da düşünebilirsin. "


"Babamın öldüğü gün birine aşık olmuştum. Bazen böyle olur, her şey üst üste gelir."


-Hocam sınav nereden nereye kadar? -1915’ten Hrant’ın vurulduğu yere kadar."


Söylemekten vazgeçtiğim şeyler söylediklerimden daha fazla.


Kendinizden başka kimi görüyorsunuz bu memlekette! Michael Jackson mezarından çıkıp gelse moonwalk kadrosu vermezsiniz, kendi tanıdığınızı dans ettirirsiniz.


Dikkatle baktım arkasından, o kadar dar bir kot pantolon giymişti ki nasıl giydiyse, muhtemelen akşam yatmadan evvel paçasına çekme halatı bağlayıp kamyonetle çekip çıkaracaktı dost bildiği insanlar.


“İçinde tekel biraları olan siyah poşeti Behzat Ç’ye uzatıp, “Al,” dedi. “Seversin. Siyah poşet kanser yapıyormuş ama sana bir bok yapamaz. Sen siyah poşeti kanser yaparsın.”


“Cahide’ye yıllara meydan okumak için âşık olmuştum. O yirmi yaşındaydı, ben on bir. Benle beraber altı yedi arkadaş daha âşık olmuştu hemen kendisine. Sadece birbirimizle değil, tarihle de mücadele ediyorduk. Sinir oluyordum bizim elemanlara. Tamam, iki arkadaşın aynı kızı sevmesini anlarım, hüzünlü bir atmosfer olur o zaman ama kardeşim altı yedi kişi birden de olmaz ki ya! On-on bir yaşlarındaysan, aynı sokakta oturup aynı okula gidiyorsan özel hayat diye bir şey arama zaten. Birini sevmeye başladın mı hep beraber seviyorsun, nefret ettin mi hep beraber. Biri ağacın dibine işemeye başlasa herkes çıkarıyor malı meydana. Ne kadar iğrenç olursan o kadar itibar kazanıyorsun.”


“Acılarımız da birbirine benziyor artık. Birbirine benzeyen parmaklar gibi ama. Her birinin eşsiz bir izi var. Bazen gözyaşlarım doluyor karanlıkta. Ama fısır fısır konuşmaya başlıyor yine kulağımın dibinde, hiç susmuyor, ağlamama asla müsaade etmiyor. “Her şey affedildi” diyor. “Hiç ayrılmayacağız” diyor. “Keşke kadın olsaydın” diyorum öyle konuştuğunu duyunca. “Bu kış çok kar yağar belki beraber kayboluruz” diyor o da bana. Söylediği her şeye inanıyorum o zaman. Gözlerimi kapatıyorum, her yer bembeyaz oluyor. Yine el ele tutuşuyoruz iki çocuk gibi. Sessizce söz veriyoruz birbirimize. Sessizce verilen sözlere kim inanmaz?”


“Şunu çok sık duydum. “Falanca yazarı çok seviyordum, ama son yaptıklarından sonra onu bir daha okumayı düşünmüyorum.” Demek ki Dostoyevski’nin zamanında yaşasaydın, kumarbaz diye onu da okumayacaktın. Yazarların söylediklerini fazla ciddiye almamak lazım. Edebiyat tarihi şahane şeyler yazmış berbat adamlarla dolu.”


Onu aradım ve seni seviyorum dedim. Çarklar durdu, yargılama bitti. Hayatımda ilk kez çekip gitmek istemiyorum. Şimdi bile utanıyorum söylediklerimden. Herkesin kalbinin çizildiği bir yer var. Orada görünmez bir duvara çarpıyorsun. Daha öteye gidemiyorsun.


Yağmur durur ama saçaklardan ve ağaç dallarından damlamaya devam eden taneleri kalır. Hiç kimse bıçakla kesilmiş gibi terk edemez bu dünyayı. Bir insanın tam manasıyla ölmesi için onu hatırlayan hiç kimsenin kalmaması gerekir. Bu memlekette milyonlarca öl.


Gerçek hayatta kimse Behzat ç. Gibi bir polisle karşılaşmak istemez. Alkollü, gelip senle lanlı lunlu konuşuyor. Ama tv'de görünce, bir de kötülere karşı bir mücadele ediyorsa seviyorsun. Galiba biraz da şöyle bir tarafı var işin. Eskiden hulusi kentmen'i.


Akşam havasını çektim içime, sanki böyle bir şeyler yanmış da hoş bir koku bırakmış gibiydi arkasında, derin bir nefes aldım. Şeytan diyordu ki vefasızın birine âşık ol o tatlı havada, ondan sonra da kollarını göğsünde kavuşturup hayatını bombok edişini gülümseyerek seyret bir kenardan. / Emrah Serbes


Tek başıma da kalsam, dünyanın bütün hükumetlerine karşı ayaklananlar ve onlara destek verenler bana karşı da olsa, bütün dünya yedi milyar küsur insan tek tek bana karşı da olsa bir tek kız kardeşim hak versin bana. / Emrah Serbes


Bu geceyi de atlatırız bir şekilde. Bu geceyi atlatalım yeter Galip. Günler bizi yıkamaz. / Emrah Serbes


Tek başıma da kalsam, dünyanın bütün hükumetlerine karşı ayaklananlar ve onlara destek verenler bana karşı da olsa, bütün dünya yedi milyar küsur insan tek tek bana karşı da olsa bir tek kız kardeşim hak versin bana.


Mozart, Türkiye'de konser vermeye gelirse tabii ki dinlemeye gideriz.


Ağarsa saçlarım Solsa yanağım Adını anmaktan yansa dudağım Bu aşka canımı adayacağım Yeter ki gel bana senede bir gün


Ne uyuşturucu ne de alkol toplumun temel sorunlarını yaratıyor. Eğer başımızdaki belaların kaynağını araştıracaksak, insanları uyuşturucu testine değil, aptallık, cehalet, hırs ve iktidar aşkı testine tabi tutmalıyız.


Bu ülkede ölmek sıradan bir şakadır.


Hayatta çoğu zaman asıl ihtiyacımız olan şey de budur işte, sağlam kalan parçalarımızı toplayıp kör bir kararlılıkla yolumuza devam etmek.


”Çürümeyi kimsenin taktığı yok aslında, çürümekten zevk alıyoruz.”


”Sakin bir adamın çileden çıkması, ortamlarda her zaman etkileyici bir unsurdur.”


”Suçun cezasından kaçabilirsin, ama vicdanın azabından kaçamazsın.”


”İnsanı delik deşik eden sessizlikler var, geceyi bölen çığlıklardan daha beter.”


”Ölümümden hiç kimse sorumlu değildir, dolayısıyla herkes de sorumludur diyebiliriz.”


"Annemin öldüğünü anlatma, onun etkisi altında olduğum için kendisini sevdiğimi düşünmesin.""Tamam Galip.""Karanlıkta uyuyamadığım için gece lambasını açık bıraktığımı anlatma, beni ottan boktan korkan biri zannetmesin.""Tamam Galip.""İlk defa âşık olduğumu anlatma, beni bu konularda tecrübesiz biri zannetmesin.""Tamam Galip.""Geçen sene el frenini çekmeyi unutup Kartal'ı boklu dereye yuvarladığımızı anlatma. Malının kıymetini bilmeyen biri olduğumu düşünmesin.""Tamam Galip.""Babamın orospu çocuğu olduğunu anlatma. Onu bizzat ben anlatmak istiyorum.""Tamam Galip.


Bütün söylenecekler söylendi bütün susulacaklar susuldu. Bütün bunlardan geriye bir şeyin külü kaldı ama neyin külü derseniz Allah belamı versin ki bilmiyorum. Ben iyi bir başlangıçtım sadece. Bazı insanlar sadece iyi bir başlangıç yapmasını bilirler, sıkılırlar, sürdüremezler.


'' Gerçek hayat tecrübesi uykusuz kalınan gecelerde elde edilir ve gündüzleri de bir halta yaramaz.''


"Hiç kimse okumasa bile, sadece kendim için yazıyorum."


"Bir şarkıyı, sanki yeryüzünde dinlenecek başka bir şarkı yokmuş gibi, yüz sefer arka arkaya dinlediğin oldu mu hiç?"
" Oldu," dedi.
"Anlatamadığın şeyi o şarkıda bulduğun içindi işte o," dedim.


Kendimizi özgür zannediyoruz oysaki sadece ipimizi biraz uzun bırakmışlar. Sınırlara gelince fark ediliyor bu. Dışarı çıkmak isterken kendini cama vurup duran yarı delirmiş karasinekler gibiyken. Sadece geceleri, yapayalnız ve yalınayakken anlaşılabilecek şeyler var.


Kendini bu kadar alçaltan biri, kendi kendini bu kadar aşağılayan biri, daha diğerleri buna yeltenmeden bu aşağılamayı kendi kendine yapan biri, üstüne de bundan zevk alan biri, insan olabilir mi? Maskarayım lan ben!


Ben üstü çizilmiş bir adamdım zaten,
görür görülmez kenara itilen.


"... kayboldum ama henüz boğulmadım, hoşçakalın."


"Birleşince kısa devre yapan parmak uçlarımız öldü önce. sonra yeşil öldü benim için sonra kahverengi."


"Büyüdükçe arzularım küçüldü,şaşkınlıklarım küçüldü, beklentilerim küçüldü. Büyüdükçe öyle bir küçüldüm ki içimde taşacak bir şey kalmadı. Büyümenin bir bedeli varsa işte bu, yarım metre uzadım, yirmi kilo aldım ve dünyadan vazgeçtim."


"Herkesin bir şeylerden korktuğu üç kişilik bir çekirdek aileyiz işte. Soyadımız Korkmaz. Ben devlet olsam buna müsaade etmem."


Genellikle kötücül insanlar başkalarının yaptığı kötülüğün hemen farkına varırlar. Ellerine fırsat geçmediği için kötülük yapamadıklarından, başkalarının yaptığı kötülükleri en ağır şekilde yargılayanlar da onlar olur. Böyle tiplere karşı da kimseyi kötülemem. Yoksa dayım babamın oğlu değil. Erol sorsun, kötülerim, içi dışı birdir Erol’un, sade yaşar, basit düşünür, dedikodu yapmaz. Ama prensip olarak kötü bir adama başka kötü bir adamı kötülemem.


Dünyayla irtibatları yoktu galiba, belki de körlerdi. Dikkatle inceledim üçünü de. Belki de ölüydüler, bir tür zombilik hali hâkimdi onlara. Yani o an Michael Jackson bizzat gelse ve kendi taklidini yapsa, onu bile aynı kayıtsızlıkla izleyeceklerdi. Yani o an Hazreti Musa gelip sahneyi ortadan ikiye yarsa ve kavmiyle yürüyüp gitse, ‘Çok güzel, sıradaki break dans grubunu seyredelim şimdi,’ diyeceklerdi.


Şu üstünde tepinip durduğumuz dünyada bir avuç anlayışlı insan kaldı.
Her şeye çocukça inanmaya hazır bir avuç dürüst insan.
O insanları da kandırmanın, kendimize benzetmenin yollarını arıyoruz...


“O beni hatırlamıyordu tabii, olsun, hatırlanmıyorum diye unutacak değilim.”


“Başlarda iyi gidiyordu, belediyenin hizmetlerini falan paylaşıyordu, tabii sonra bütün yeni kullanıcılar gibi cıvıttı, içip içip timeline’a çökmeler, unfollow’ları yedikçe bunalıma girmeler, karşısına çıkan ne kadar ünlü varsa laf sokma gayretleri, bilindik şeyler işte, hepsine başladı. O zaman da aldım karşıma konuştum. “Bak” dedim. “Burada sarf ettiğin her söz, seni siyaseten de bağlar” dedim. “Sen belediye başkanısın, Twitter’dan hatuna yürüyeceksen mention’la yapma bari bunu, D.M.’den yürü” dedim. Bayağı bir sosyal medya danışmanlığı yaptım, maaş yok, sigorta yok, acıdığım için.”


Onu aradım ve seni seviyorum dedim. Çarklar durdu, yargılama bitti. Hayatımda ilk kez çekip gitmek istemiyorum. Şimdi bile utanıyorum söylediklerimden. Herkesin kalbinin çizildiği bir yer var. Orada görünmez bir duvara çarpıyorsun. Daha öteye gidemiyorsun. Bütün dünyan o çakıldığın yerden uzanabildiğin yere kadar oluyor artık. Benim çakıldığım yer de o günlerde bir yerde işte. Ama tam nerede bilemiyorum. Hiçbir zaman da bilemeyeceğim bunu. Orası beni daha iyi bilecek. / Emrah Serbes


Bilmiyorum bilemiyorum artık hiç bir şeyi. Bize dair söylenecek tek şey belli gibi. sen ve ben ikimiz. kabul et en dipteyiz.


Bir şarkı var aklımda söylemesi ayıp Sözleri kayıp Kaç zamandır dilimde Sakın söyleme.


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz