Güzel Sözler
Mobil uygulaması yayında
Ücretsiz

Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri

Sayfa İçeriği: Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri, Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri Kısa, Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri Tumblr, Ahmet Hamdi Tanpınar Şiirleri, En Güzel Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Güzel Sözleri

1900'lü yıllarda en pöpüler olan ve Türk edebiyatına önemli katkılar sağlamış olan Ahmet Hamdi Tanpınar'ı rahmet ve sevgi ile yâd ediyoruz. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın sözlerini bu sayfamızdan okuyabilirsiniz.

Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri

Editör Seçimi: Gülüşü bana kaybettiğimi sandığım her şeyi bir lahzada iade etti. (Ahmet Hamdi Tanpınar)


En iyisi düşünmekti. Kaçmaktı. Kendi içime kaçmak. Fakat bir içim var mıydı? Hatta ben var mıydım? Ben dediğim şey bir yığın ihtiyaç, azap ve korku idi.Ahmet Hamdi Tanpınar


Dünya gömlek değiştireceği zaman hadiseler sakınılmaz olur.


Gittin amma ki kodun hasretinIe canı biIe, istemem sensiz oIan sohbet-i yaranı biIe.


Dünyada Fransa İhtilali kadar büyük ve güzel epope azdır. Yirmi, otuz sene içinde beşeriyet, iki bin yıl kendisini idare edecek düsturların hepsini bulmuştur. Fakat başladığı zaman, neticenin sadece bir burjuvazi hakimiyeti ile biteceğini kim bilirdi. 


Talihimizin en hazin tarafı neresidir, biliyor musun Mümtaz? İnsanın yalnız insanla meşgul olması. Bütün bina onun üzerinde kuruluyor; dışarıda ve içeride. Farkında olsun olmasın, insan insanı malzeme gibi kullanıyor. Kinimiz, garazımız, büyüklük arzumuz, aşkımız, yeisimiz, ümidimiz hep onunla.


Bu daima böyledir. Hadiseler kendiliğinden unutulmaz. Onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlilerini affettiren daima öbür hadiselerdir.


Ateş gibi; fakirlik insanı güzelleştirir ve asilleştirir. Fakat sefalet hoyratlaştırır; ruhen sefil eder. İnsanda insanı öldürür.


İnsan ruhunun en az sabredebileceği şey mutluluktur.


Bu yaz, bizimdir Mümtaz, her deliliği yaparız.


Araya menfaatlerimiz girmeyince hadiseleri elbette başka türlü, daha realist bir gözle görmeye, hakikaten daha uygun şekilde anlamaya ve yorumlamaya başlarız.Ahmet Hamdi Tanpınar


Bazen düşünüyorum, ne garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?Ahmet Hamdi Tanpınar


Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir.Ahmet Hamdi Tanpınar


Gittin ammâ ki kodun hasretile canı bile, İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile.


Valery, sanat eserinde fikir, meyvenin içindeki besleyici gıda gibi erimiş olmalıdır, der.


Tanpınar’ın sanat eserlerinde bile fikir, arka planda insan hayatını gizliden gizliye idare eden esrarlı kainat gibi derinleşir.


Bir şairin en büyük keşfi, kendi muharririni, iç âIemine doğru kendisini götürecek oIanIarı buImaktır.


İnsanın sevdiği bir ev oIunca, kendisine mahsus bir hayatı da oIur.


Onun için aşk, hisIerin keIimeIerIe israfı değiI, Mümtaz’ın ruhundaki fırtınaya oIduğu gibi kendisini tesIimdi.


Yoksulluğa alıştım, ihtiyarlığa alışamadım. 


Bu yaz, bizimdir Mümtaz, her deliliği yaparız. 


Bu eski sihirbazlar bizi ellerinde oynatıyorlar. 


Mümtaz için kadın güzelliğinin iki büyük şartı vardı: Biri İstanbullu olmak, öbürü de Boğaz’da yetişmek.


Hayatında Nuran da vardı ve o mevcut olduğu için öbürleri, hayat madalyasının öbür yüzünü dolduran bütün karışık çehreler silinmişti.


Kim bilir? Bazı kapıların bize kapalı görünmesi, önünde değil, arkasında durduğumuz içindir.


Yoksulluğa alıştım, ihtiyarlığa alışamadım.
Birbirimizi mi, yoksa Boğaz’ı mı seviyoruz?
Bu eski sihirbazlar bizi ellerinde oynatıyorlar.


Cahilsin, okur öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok, yetiştirirsin. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.


Sabır, insanoğlunun tek kalesidir...


"Elbisem çok eski olsun....Fakat bahçemde en iyi güller yetişsin."


Buna mukabil türbe mimarîsizdi ve içinde dört asır hayata yattığı yerden tesir etmiş bir ölü vardı. Duvarlarına, parmaklıklarına eller sürülüyor, dualar ediliyordu. Hastaları iyileştiriyor, ümidi olmayanlara ümit kapıları açıyor, sabır, feragat, tahammül öğretiyordu.


Zaten az çok bunu kendisi de itiraf ediyordu: ”Bana benzemeyin diyordu. Ben iki yol arasında kalmış bir insanım.”


Hayır, Allah’tan bir şey istemeyecekti artık. Onu kaderiyle veya ömrünün arızalarıyla karşılaştırmayacaktı. Çünkü istediği şey olmazsa kaybı iki misli olacaktı.


Alim bazı şeyleri bilir, cahil her şeyi…


Mektep,gençlik için daima ehemmiyetlidir.


Kitaplara bakarsanız, kendilerini dinlerseniz, insanoğlunun esas vasfı akıldır.


Her an tam insan olmak güçtür.


Bir manzume tek başına bir eserdir.


Bu daima böyledir. Hadiseler kendiliğinden unutulmaz. Onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlilerini affettiren daima öbür hadiselerdir.Ahmet Hamdi Tanpınar


Çok dikkat ettim, masallar adla başlar. Ceketinize veya boyun bağınıza eskiliği veya güzelliği yüzünden bir ad verin, derhal hüviyeti değişir, bir çeşit şahsiyet olur. Ahmet Hamdi Tanpınar


Gülüşü bana kaybettiğimi sanığım her şeyi bir lahzada iade etti. Ahmet Hamdi Tanpınar


Hayat denen bir şey vardı. Paralı parasız insanlar yaşıyorlardı. Kızıyorlar, gülüyorlar, ağlıyorlar, alakadar oluyorlar, seviyorlar, ıstırap çekiyorlar fakat yaşıyorlardı.


Zaten az çok bunu kendisi de itiraf ediyordu: ”Bana benzemeyin diyordu. Ben iki yol arasında kalmış bir insanım.”


Bir şairin en büyük keşfi, kendi muharririni, iç alemine doğru kendisini götürecek olanları bulmaktır.


Hayatında Nuran da vardı ve o mevcut oIduğu için öbürIeri, hayat madaIyasının öbür yüzünü doIduran bütün karışık çehreIer siIinmişti.


Sokrat, akıIIı âşık ihtirasIı âşıktan iyidir diyor. AkıI, insanın ayırıcı vasfıdır.


Her cins hadise bir başka türIüsünü davet eder. Demek ki sade ıstırapIarımız, üzüntüIerimiz değiI, teseIIiIeri, mukavemet çareIeri de mirasIarımızın arasında.


Birdenbire babasının olduğu gibi karşısında gördü ve bu hayal ona, bir daha onu göremeyeceğini, sonuna kadar onun varlığından uzak kalacağını, bir insanı bir daha görmemenin, sesini bir daha işitmemenin, bir daha hayatına girmemenin keskin ve yenilmez acısıyla ona hatırlattı. 


Nereye çağırırlardı? Mümtaz bunu bilseydi, belki bu davete koşardı. Çünkü suyun sesi, aşkın, ihtirasın sesinden kuvvetlidir. Karanlıkta su sesi insanın içindeki ölüm mayasının dilini konuşur.


Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır… Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!


Valery, sanat eserinde fikir, meyvenin içindeki besleyici gıda gibi erimiş olmalıdır, der.


Her cins hadise bir başka türlüsünü davet eder. Demek ki sade ıstıraplarımız, üzüntülerimiz değil, tesellileri, mukavemet çareleri de miraslarımızın arasında.


Hakikatte Nuran’ın aşkı Mümtaz için bir nevi dindi. Mümtaz bu dinin tek abidi, mabedin en mukaddes yerini bekleyen ve ocağı daima uyanık tutan başrahibi, büyük mabudenin sırrın yerini bulması için insanlar içinden seçtiği fani idi.


Bazı insanların ömrü vakit kazanmakla geçer… Ben zamana, kendi zamanıma çelme atmakla yaşıyordum.


"İnsan birisini bu kadar severse nasıl darılır?" diyordu. 
Hiç darılabilir mi? Muhakkak yorulmuştur..


Dinlemesini biliyorsun, ki bu mühim bir meziyettir. Hiçbir işe yaramasa bile insanın boşluğunu örter, karşısındakiyle aynı seviyeye çıkarır!


Görünmezsen ne çıkar, ben seni kendimde taşıyorum!


Tanpınar’ı onun istediği gibi, dura dura, içlerine sindire sindire okuyanlar, onu sevecekler, yalnız ona karşı değil, bütün sanata, insana ve kainata başka bir gözle bakacaklar, kendilerini ebediyete götüren esrarlı ışıklarla dolu yolda bulacaklardır.


Hayatta her şey sınıf sınıf. Kadınlar da öyle değil mi? Selma Hanımefendi, Nevzat Hanım, Pakize, sonra Pakize’nin kardeşi olduğu halde mesela büyük baldızım… Hepsi ayrı cinsten. Daha niceleri var. Kâinat lâhana gibi, yaprak yaprak, kat kat…


Vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir; asıl mesele, hayatımızı verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip, oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır.


Istırap günlük ekmeğimizdir; ondan kaçan insanlığı en zayıf tarafından vurmuş olur, ona en büyük ihanet ıstıraptan kaçmaktır. Bir çırpıda insanlığın tarihini değiştirebilir misin? Sefaleti kaldırsan, bir yığın hürriyet versen, yine ölüm,hastalık,imkansızlıklar, ruh didişmeleri kalır. O hâlde ıstırap karşısında kaçmak kaleyi içinden yıkmaktır.


İnsanoğlu insanoğlununun cehennemidir.


Aşk insanlara neler yaptırmaz?


Bir edebiyat milli olduğu ölçüde beynelmilel kıymete sahip olur.


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz